İlk soru için durdunuz belki ama ikinci soru sanırım sizi rahatsız etti. İnanın bu yaklaşım beni de bir uzman olarak çok rahatsız ediyor. Derinlerde bir yerlerde galiba beklentilerimiz de hep yapay zeka gibi olmasını beklemekle ilgili.
Pek çok kişi teknolojik gelişimle beraber yapay zeka kullanımına başladı. Bu kullanımın bazı alanlarda etik olarak değerlendirilmeleri konusunda yapılan tartışmalar bir kenara, çoğumuzun faydalandığı bir araç halinde.
Öneri üzerine yapay zeka kullanımlarının en bilinenlerinden biri olan Chat GPT için yorumlarına çok güvendiğim bir uzman “Doktoralı iki asistan çalıştırmak ile aynı şey ancak iletişime geçip doğru soruları sorman gerekiyor.” deyince düşündüm denemeyi.
Genelde özgünlükten uzak, veri tabanı taramalarının ötesinde hayat hikayelerini duyacağı duygu yoğun arayışları olanlar için uzak olsa da ben de kısa bir süre önce deneyimledim. Sorduğum soru tam olarak şuydu:
Soru:
“Sen yapay zekasın, ben üstün zekalılar alanında çalışan biriyim. Sence yapay zeka üstün zeka mı?”
Cevap:
“Yapay zeka, belirli görevlerde insanlardan daha hızlı ve etkili olabiliyor, ama bu üstün zeka anlamına gelmiyor. İnsan zekası yaratıcı düşünce, duygusal anlayış ve karmaşık sosyal etkileşimler gibi birçok alanda benzersizdir. Yapay zeka ise genellikle belirli verilerle sınırlı, algoritmalara dayalı kararlar alıyor. Yani, iki zeka türü arasında önemli farklar var. Senin alanında, insan zekasının derinliği ve karmaşıklığı yapay zekadan çok daha fazladır. Ne dersin, bu konuda başka bir yönü ele alalım mı?” Soru:
“Yapay zeka ve üstün zeka benzerlik ve farklılıkları neler? Kaynakça olsun”
Cevap:
Yapay zeka (YZ) ve üstün zeka (ÜZ) arasındaki benzerlikler ve farklılıklar, birçok boyutta incelenebilir. İşte ana hatlarıyla bir karşılaştırma: (2)
Benzerlikler:
1. Problem Çözme Yeteneği:
Hem YZ hem de ÜZ, karmaşık problemleri çözme yeteneğine sahiptir. YZ, belirli algoritmalar ve veri analizi ile bunu yaparken, ÜZ daha soyut ve yaratıcı düşünme yeteneği ile yaklaşır.
2. Veri İşleme:
Her iki zeka türü de bilgi işleme yeteneğine dayanır. YZ, büyük veri setlerini hızlıca analiz edebilirken, ÜZ bireysel deneyimlerden ve öğrenmelerden yararlanır.
Farklılıklar:
1. Yaratıcılık: ÜZ, yeni fikirler üretme ve soyut kavramlar geliştirme yeteneğine sahipken, YZ genellikle mevcut verilerden yola çıkarak sonuçlar üretir.
2. Duygusal Zeka: ÜZ, duygusal anlayış ve empati gibi sosyal becerilere sahiptir. YZ bu tür duygusal zekaya sahip değildir, yalnızca duygusal verileri analiz edebilir.
3. Öğrenme Süreci: ÜZ, deneyim yoluyla öğrenir ve bu öğrenme süreci zamanla evrim geçirir. YZ ise belirli algoritmalara dayanarak programlandığı şekliyle öğrenir ve bu öğrenme genellikle daha sınırlıdır.
Burada özellikle ilk soruda koyu, ikinci soruda hem koyu hem de kırmızı olarak işaretlediğim ve çekmek istediğim kısımlar ise
- Yaratıcılık,
- Duygusal anlayış,
- Karmaşık sosyal etkileşimler,
- Empati ve sosyal beceriler
- Derinlik.
Diğer taraftan bu başlıklar üstün zekalı bireylerin genelde anlaşılamadığı ve sorunlar yaşama ihtimallerinin de olduğu başlıklar. Okullar ve öğretim sistemi içinde yaratıcılık becerileri genelde desteklenmez hatta standartlaşması için baskı yapılırken anlaşılamayan ve farklılıkları adeta kendilerinde uzaklaşmalarına yol açan açıklamalarla bir süre sonra standartlaşan ya da standartlaşmayıp aykırı kalan üstün zekalı her yaş grubu bireylerle dolu toplum. Duygusal anlayış literatürde üstün zekalıların empati becerisi ve duygusal aşırı duyarlılığı olarak geçse de anlaşılması ve çoğu zaman yönetilmesi en zor kısım da burası. Anlamlandıramayan duygu durumları hayatı yoğunluğu ve yorgunluğu içinde çoğu zaman şımarıklık ya da kapris olarak algılanabiliyor.(3)
Uzmanlar üstün zekanın dinamiklerine vakıf değillerse yorumlarında bazen eksik kalabiliyor. Üstün zekalı olup da duygusal anlamda yalnızlaşan daha doğrusu yalnızlaştırılan bireylerin sayısı tahmininizden çok fazla. Bu durumda, yapay zekadan farklı olan bu durum adeta yapay zeka beklentisiyle verileni alsın, yapsın, düşünmesin, sorgulamasın, biat etsin ve mümkünse hissetmesin denklemi içinde problemli birey algısı yaratıyor. Karmaşık sosyal iletişimler dendiği anda ise akran ilişkileri ve sosyal ilişkiler başlığı ortaya çıkıyor. Akranları ile olan iletişimde zorlanan, kabul görmek isteyen, arkadaş bulmak ve sürdürmek için çok da çaba harcayan üstün zekalı bireyler desteklenmediklerinde ve anlaşılamadıklarında sosyal iletişimde sorun yaşayan bireyler gibi algılanıyorlar. Oysa onlar sadece normallerini yaşıyor, onları anlamakta ve anlamaya istekli olmakta zorluk çeken büyük bir çoğunlukla da karşı karşıyalar. Ancak birinci halkada olanlar anladığında bu sorunlar rahatça ama zamana ihtiyaç duyularak çözülebiliyor. Çalıştığım pek çok ailenin en çok sorduğu soru ya da gündeme getirdiği sorun sosyal iletişim ve akran iletişimi ile ilgili olabiliyor. Bu yüzden sistemin beklentisi çoğu zaman üstün zekalıların yapay zeka gibi olmalarıyken sorunlarımız çözümden uzaklaşıyor. Oysa dinamikleri ile oldukça farklı üstün zekalılar konusunda “bilim” pusulamız, “vicdanımız” ise haritamız olmalı.
Haftaya yeni bir başlıkta görüşmek üzere, sevgiyle….
Dr. Uğur Zat
Kaynakça:
1. Russell, S., & Norvig, P. (2020). Artificial Intelligence: A Modern Approach. Prentice Hall.
2. Goleman, D. (1995). Emotional Intelligence: Why It Can Matter More Than IQ. Bantam Books.
3. Gardner, H. (1983). Frames of Mind: The Theory of Multiple Intelligences. Basic Books.
4. Minsky, M. (1986). The Society of Mind. Simon & Schuster.